Sürdürülebilirlik Raporlamasında Yeni Dönem
- Orçun Holta
- 23 Eyl
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 7 gün önce
16 Temmuz 2025 tarihli ve 32957 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurulu Kararı (“Kurul Kararı”) ile birlikte Türkiye’de sürdürülebilirlik raporlaması alanında önemli bir adım atılmış ve “Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartlarının (TSRS) Uygulama Kapsamına İlişkin Usul ve Esaslar” yürürlüğe girmiştir.
Düzenlemenin temel amacı, işletmelerin yalnızca finansal performanslarıyla değil; çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) alanlarındaki etkileriyle de değerlendirilmelerini sağlamaktır. Böylece kamuoyunun güveni artırmakta, Türkiye’nin hem AB müktesebatı hem de IFRS S1 ve S2 standartları ile uyumu güçlendirilmektedir.
1. Zorunlu Raporlama Kapsamındaki İşletmeler
Sürdürülebilirlik raporu hazırlamakla yükümlü işletmeler, belirli eşik değerleri sağlayan şirketlerdir. Bir işletmenin raporlama yükümlülüğüne tabi olması için aşağıdaki üç kriterden en az ikisini sağlaması gerekmektedir.
· 250 ve üzeri çalışan,
· 1 milyar TL ve üzeri yıllık net satış hasılatı,
· 500 milyon TL ve üzeri aktif büyüklük.
Bir işletmenin raporlama yükümlülüğüne tabi olması için bu üç kriterden en az ikisini sağlaması gerekmektedir. Bu yönüyle düzenleme yalnızca büyük ölçekli şirketleri değil, aynı zamanda faaliyet hacmi yüksek orta ölçekli işletmeleri de kapsam altına almaktadır. Ayrıca sermaye piyasasında işlem gören ve halka açık şirketler de düzenleme kapsamına dahil edilmektedir.
2. Çalışan Sayısı, Mali Kriterler ve TSRS’nin Yapısı
Çalışan sayısı hesaplanırken yalnızca şirketin kendi kadrosu değil; bağlı ortaklıklar ve iştiraklerdeki çalışanlar da dikkate alınmaktadır. Bu sayı yıllık ortalama üzerinden belirlenmekte, böylece dönemsel dalgalanmaların yanıltıcı etkisi önlenmektedir.
Net satış hasılatı ise Türkiye Finansal Raporlama Standardı’na (“TFRS”) tabi şirketlerde TFRS finansal tablolarına, diğer şirketlerde ise Vergi Usul Kanunu’na göre düzenlenen tablolara göre hesaplanmaktadır. Bu yöntem, farklı muhasebe düzenlerine tabi işletmeler arasında eşitliği sağlamaktadır.
TSRS, Uluslararası Sürdürülebilirlik Standartları Kurulu (ISSB) tarafından yayımlanan IFRS S1 ve IFRS S2 esas alınarak hazırlanmıştır. Bu kapsamda TSRS, iki ayrı standarttan oluşmaktadır: TSRS 1 (“Sürdürülebilirlikle İlgili Finansal Bilgilerin Açıklanmasına İlişkin Genel Hükümler”) ve TSRS 2 (“İklimle İlgili Açıklamalar”). Bu ikili yapı sayesinde şirketlerin hem genel sürdürülebilirlik risk ve fırsatlarını hem de iklim değişikliğine ilişkin özel yükümlülüklerini raporlamaları zorunlu hale gelmektedir.
3. Bağımsız Denetim Zorunluluğu
Düzenleme ile getirilen en önemli yeniliklerden biri, sürdürülebilirlik raporlarının yalnızca hazırlanmasıyla yetinilmeyip aynı zamanda bağımsız denetime tabi tutulacak olmasıdır. Kurul Kararı, denetim yetkisi vereceği kuruluşlara ilişkin kriterleri belirlemiş olup, raporların güvenilirliğinin ve doğruluğunun bağımsız denetim yoluyla teyit edilmesini zorunlu kılmıştır.
Bu yaklaşım, sürdürülebilirlik raporlamasını salt bir beyan yükümlülüğünden çıkarıp, bağlayıcı ve güvenilir hale getirmektedir. Böylelikle yanıltıcı veya eksik bilgiye maruz kalınmasının önüne geçilerek; şirketlerin kamuoyuna sunduğu verilerin doğruluğu, tıpkı finansal tablolar gibi bağımsız doğrulama mekanizmaları ile güvence altına alınmaktadır.
4. Kapsamdan Çıkma Halleri
Kurul Kararı’nın 10. Maddesine göre, eşik değerleri sağlayarak raporlama yükümlülüğüne tabi olan bir işletme, sonraki raporlama dönemlerinde bu kriterlerden en az ikisini %20 oranında kaybederse, müteakip dönemde zorunlu raporlama kapsamı dışında kalabilecektir.
Örneğin, 2026 yılı sonunda bir şirketin aktif büyüklüğü veya net satış hasılatı %20 oranında eşik değerin altına düşerse, 2027 raporlama döneminde raporlama zorunluluğu ortadan kalkacaktır. Bu düzenleme ile öngörülmüş olan raporlama yükümlülüğü dinamik bir yapıya sahip olup, şirketlerin faaliyetlerindeki değişikliklere göre yükümlülükleri de değişebilecektir.
5. Vatandaş ve Yatırımcı Açısından Önemi
Yeni düzenleme yalnızca şirketler için değil, vatandaş ve yatırımcılar için de önemli sonuçlar doğurmaktadır. Artık şirketlerin çevreye duyarlılığı, çalışan haklarına yaklaşımı ve toplumsal sorumlulukları somut verilerle ölçülebilecek; bu da kamuoyunun güvenini pekiştirecektir. Yatırımcılar açısından ise, finansal tabloların yanında sürdürülebilirlik verilerinin de bağımsız denetime tabi olması, daha güvenilir ve şeffaf bir yatırım ortamı yaratmaktadır. Bu sayede ESG kriterlerine uyumlu faaliyet gösteren şirketler, özellikle yabancı fon ve yatırımcılar açısından daha cazip hale gelecektir.
6. Sonuç ve Değerlendirme
16 Temmuz 2025 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Kurul Kararı ile birlikte Türkiye’de şirketler için yeni bir raporlama dönemi başlamıştır. İşletmeler artık yalnızca ekonomik sonuçlarıyla değil; çevresel, sosyal ve yönetişim alanlarındaki sorumluluklarıyla da ölçülmekte ve kamuoyuna hesap verebilir hale gelmektedir. Bu adım, Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle ve AB müktesebatıyla uyumunu güçlendirecek, uluslararası piyasalarda güvenilirliğini artıracak ve uzun vadede toplumsal faydayı büyütecektir.